7 Nisan 2020 Salı

BEN BURAYA GELMEYELİ ÜÇ YIL OLMUŞ

Bu üç yılın son yılında hayatım sevgilimin teşrifiyle epey değişmiş ve renklenmiş olsa da, yere daha sağlam basmam ve daha dik yürümem dışında değişen pek bir şey yok. Böyle diyerek hayatımın hiçbir güzelleşmiş yanını küçümsemek istemiyorum gerçi, içimin karanlığı yer yer epey aydınlanmış, "güzel büyümeyi" kısmen de olsa başardığım noktalar olmuş, kendimi birazcık daha sever olmuşum. Arada kullanılan antidepresanlar, sigaralı aylar ve ufak çaplı alkol baygınlıklarıyla dibi gördüğüm günler olsa da o aşamalardan ölmeden çıkmayı başarınca dünyayı daha berrak görür olmuşum. Anksiyete bozukluğumu tanımış, kabullenmiş ve iyileşmek için ufak da olsa adımlar atmışım. Sorumluluk almaktan kaçma alışkanlığımı henüz kıramamış/kırmak için pek de çabalamamış olsam da üç yıl sonra daha da iyi hissedeceğimi umuyorum. Aptalca da olsa, benim korkularımın yanında umudum da var artık. Her şey çok güzel olmayacak belki ama bazı şeylerin güzel olabildiğini öğrendim.

İyileşmeye...

13 Mart 2017 Pazartesi

Sevemedim ben bugünü

Bazen tüm hayatımın bomboş geçeceğini hissediyorum. Hep böyle kendime acıyarak, yaptığım/yapmadığım her şeyden pişman olarak yaşlanacakmışım gibi. Sürekli kendimi ezmeye çalışmam giderek daha yorucu bir hal alıyor. Oysa hayatımı gerçekten inandığım bir amaçla şekillendirebilsem ne güzel olurdu.

"ellerin uzanmasın, uzak dursun dedim
sakın dokunmasın
hayal ettiklerim bana yakışmasın
inancım yok benim"

30 Nisan 2016 Cumartesi

Gece

bıktım artık susmaktan

Gel gör ki kendimle bile konuşamıyorum bazen.

bir çift lafa muhtacız, iki yabancı gibi

Kendime bile yabancıyım bazen.

"Önünde upuzun yollar var" diyorlar ama ben artık yürümek istemiyorum. Yatağıma kıvrılıp yorganımı üstüme çekmenin, çocukluğumdan kalma ayıcıklı yastığıma sarılıp sonsuza dek uyumanın düşünü kuruyorum yalnızca, zira kendi etimden başlayan insan yığınından kaçmanın başka yolu yok gibi. Tüm bu kasıntı sözcüklerim bile öyle boğuyor, öyle yoruyor ki beni, bir de başka insanların sözlerine, seslerine katlanacak takati bulamıyorum içimde.

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Uzun zaman olmuş...

...klavyemin tuşlarını buraya sürüklemeyeli. Çirkinleşmişim bu uzuuun zamanda, kilo almışım, birkaç bunalım geçirmişim, bir başka sevgiliyi sever olmuşum ama yine buraya konmuşum.
Ne tembelliğim değişmiş, ne de umutsuzluğum. Sadece "korktuğum" günler daha da yaklaşmış ve yaklaştıkça beni de boğmuşlar kocaman bi' karanlığa.
Aslında şu an dışarıda güneş var ve baharın en sevdiğim günlerindeyiz. Leylak mevsimi. Mayısın ilk günleri, Kuşların cıvıltısına ve güneşin kemiklerimizi ısıtışına alışma süreci... Ama umutsuzum işte, Korkuyorum çünkü. Çirkinliğimden korkuyorum. Çok yaşlanıp gençliğimi yitirmişim gibi hissederek harcıyorum ki gençliğimi, şayet yaşarsam, geleceğime güzel pişmanlıklar bırakayım. Niye böyle büyüdüm, bilmiyorum.

Bu yazıya başlarken bir amacım vardı sanki ama hatırlayamıyorum şu an.
Ve fakat, keşke o aptal isimli şiiri yazdığım yerde kalsaydı zaman. Acılı ve umutlu olduğum, genç hissettiğim günlerde...